Girişimciler ve KOBİ’ler için büyümek ve ayakta durabilmek en önemli konudur daima. Girişim haberlerinin sürekli artması ile birlikte her yeni girişimi inceler ve takip eder olduğumuzdan bir girişim tutmayıp kapandığında bunu farkeder hale geldik. Her yeni şirket kapandığında sektördeki diğer girişimcilerin biraz daha umutlarının kırıldığını da gözlemledik aslında. Ancak bu kapanan KOBİ ve girişimlerin hepsinin ortak noktaları vardı. Her ne kadar Girişimcilik ve İş Kurma dersleri, KOSGEB eğitimleri yaygınlaşmış olsa da birçok girişimci ve yöneticinin yaptığı hatalar birbirlerine çok benziyor. Bu hataları sizler için derledik.
Yeni bir işe başlamadan önce plan yapmak işin özünü oluşturur. Hevesli birçok girişimci “Aklımda süper bir fikir var, Pazartesi başlıyorum” diyerek bir işe başlıyor. Bu fikrine sermayeyi koyduktan sonra ise karşısına çıkan teknik sorunlarla uğraşmaktan lansman aşamasına dahi gelemeden aa bu iş olmazmış deyip vazgeçiyor. İşin teknik tarafı bir şekilde çözülür, ben satışla ve tedarikle ilgileneceğim demek her zaman için yapılan ilk büyük hatadır. Evet satış, ürün/hizmet tedariği önemli fakat kuracağınız şirketin bütün teknik temeli ilk birkaç ayda alacağınız kararlara göre şekillenecek ve hem iş modeliniz hem de yazılımsal altyapınızı bir daha değiştirmeniz çok kolay olmayacak. İlk adımı sağlam atmalısınız.
Müşterilerinize sunacağınız hizmet/ürün müşterileriniz tarafından hiç bilinmiyor olabilir. Yepyeni ve kimsenin yapmadığı bir şeyi piyasaya sürmek her zaman için size başarı getirmeyecektir. Herkesin yaptığı bir şeyi tekrardan piyasaya sürmekte öyle. Kendinizi pazara nasıl tanıtacağınız ve insanların bu yeni ürünü tanımaları için ne kadar zamana ihtiyaçları olduğunu iyi bir şekilde hesaplamak gerekiyor. Pazarın doygunluk oranını çoğu zaman gösteren istatistikler maalesef bulamıyoruz ancak yine de ufak bir saha araştırması ile bilgi edinmek, bir fikir sahibi olmak şart.
“Sektörde hiç rakibim yok, benden başka kimsede bu ürün yok” cümlesini kuruyorsanız bilin ki yanlış yoldasınız. Hava ile çalışan araba bile üretseniz sektörde rakipleriniz var demektir. Çünkü pazardaki tüm potansiyel müşterileriniz sizin aracınız yerine ikame mal kullanabilir. Sizin rakiplerinizi tüm alanlarda A’dan Z’ye analiz etmeniz bu noktada hayati bir önem taşıyor. Rakiplerinizin tahmini yıllık pazar payları nedir, İK politikaları nedir, pazarlama stratejileri nedir, gelecek yıldan beklentileri nedir gibi soruların ilk olarak cevap bulması, bunların bir kağıda dökülmesi gerekiyor. Aslında basit bir SWOT analizinden çok daha fazlası, onların eksiklerini tespit edip, sizin artılarınızla bu eksikleri gidermeniz gerekmekte. Eğer ki sizin ürününüz rakiplerinizden daha da eksikse iyi bir pazarlama faaliyetiyle bu eksikleri kapatana dek ayakta durabilme şansınız da bulunmakta.
Tamam her şeyi planladınız ettiniz ama ya en büyük ortak? Devleti unutabilirsiniz ama o sizi unutmaz. Gireceğiniz iş kolundaki zorunlu yükümlülükler neler? Hatta boşluklar neler? Yazan her şeyi yapmak durumunda olmadığınız gibi bazen de yazmayan şeyleri yapmak durumunda kalabilirsiniz. İşin hukuk tarafının tamamen ayrı bir uzmanlık gerektirdiğini ve bu alanda mutlaka birilerine danışmanız gerektiğini unutmayın. Tabi bu danışmanız gereken kişinin de gerçekten profesyonel olması gerektiğini…
Hangi sektörde olursanız olun girdiğiniz sektörde sizden daha tecrübeli birileri mutlaka vardır. Yine hangi sektöre girerseniz girin mutlaka farklı uzmanlıklar gerektiren birçok işiniz olacak. “Azıcık photoshop bilgim vardı benim dur bir logo tasarlayayım yeni girişimime” dediğiniz anda memleketimizin güzide tutunamayan girişimleri arasına gireceğiniz kesinleşir. Gözünüzde çok basit bir iş olsa da her işin bir uzmanlığı vardır ve o işin ehli ile gerçekleştirilmesi gerekir. Ve unutmamak gerekir ki ucuz etin yahnisi yavan olduğu gibi dosta ücretsiz olarak yaptırılan iş daha da yavan olur.
Dosta ücretsiz yaptırılan iş kötü olacak ise eğer ve sermayeniz de yoksa dostunuzu ortak yapabilirsiniz. En sık rastlanan ortaklık tipi de budur zaten. Facebook ilk kurulduğunda ofisinin duvarlarına grafiti çalışması için anlaştığı ressama şirketten yüzde vermişti. Ancak ortaklık ilişkilerini sürdürmenin zorluğu bir yana çok ortaklı şirketlerden mümkün olduğunca kaçınmak gerek. Her zaman için tek bir aktif yöneticinin olduğu şirketler daha başarılı olmuşlardır. Hele hele ortaklar arasında işleyiş konusunda anlaşmazlıklar çıktığında bu anlaşmazlık 3. bir kişi tarafından da öğrenilirse o şirket için tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.
Satışı çok iyi biliyor olmanız gireceğiniz sektördeki herkese ürününüzü satabileceğiniz anlamına gelmiyor. Evet birçok başarılı satış gerçekleştirebilirsiniz fakat bu satışları karşılayabilmek için üretim tarafını da bilmeniz gerekiyor. Eğer üretim kısmında neler olduğuna dair hiçbir fikriniz yoksa patron siz değil üretendir. En iyi restoran sahibi aşçısı işten çıktığında önlüğü alıp yemeği aynı kalitede yapabilendir.
Bununla birlikte işinizi en iyi siz yapıyor olsanız bile işi başkasına yaptırmanız gerekmekte. Unutmayın sizin ilgilenmeniz gereken onlarca başka iş daha var. Mümkün olduğunca elinizdeki tüm işleri başkalarına devredip sizin sadece yönetiyor olmanız gerekiyor. Ne kadar yönetim kısmına odaklanırsanız o kadar başarıyı yakalayabilirsiniz.
Giriştiğiniz iş tutmazsa ne yapacaksınız? Bir B planınız olmadan tüm sermayenizi tek bir amaç uğruna harcamak cesaret değil birazcık aptallıktır diyebiliriz. Mutlaka bir çıkış planına ihtiyacınız var. İş modelinize ne kadar güvenirseniz güvenin sektör her an değişebilir. İşler ters gittiğinde yapmanız gerekenler için bir eylem planınız mutlaka olmalı.
Büyük bir heyecanla başladığınız işinizi herkes duysun istemeniz gayet doğal. Herkese duyurmak için uğraşacaksınız da. Ancak herkes duyduğunda herkes ürününüzden talep ederse talebi kalite standartlarınızı bozmadan karşılayabilecek misiniz? Eğer karşılayamayacaksanız ihtiyatlı davranmakta yarar var. Her zaman karşılayabileceğiniz kadar tanıtıma başvurmalısınız. Yoksa kötü hizmet alan müşterilerinizi ebediyyen kaybedebilirsiniz.
bu hataları kayıtlara geçmesi için mutlaka yazmam gerektiğini düşündüm. Mutlaka işine yarayacaktır.
Şirketleşme
Ortaklık kimilerine göre mutlaka olması gereken, kimileri için ise hızla uzaklaşılması gereken bir olay. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Ortaklığın sizin için olumlu yönleri olacağı gibi, olumsuz yönleri de olabilir. Bu nedenle ortaklık kararını iyi düşünerek “kendiniz” vermelisiniz.
Genelde ilk girişimlerin temelleri üniversitedeyken atılır. Okul arkadaşları arasında uyumlu çalışılabileceği düşünülen kişilerle ortak bir şeyler yapmaya başlanılır. Bunun en büyük avantajı arkadaşların birbirlerinin kabiliyetlerini biliyor ve takım ruhu taşıyor olmalarıdır. Kurulacak ekipte arkadaşların rolleri birbirinden farklıysa, daha verimli bir ortaklık olabilir. Ancak önemli olan ekibi kurarken arkadaşlık ilişkisi bir kenara bırakmak ve kişilerin kabiliyetlerinin projeye neler katacağını düşünmektir.
Üniversite yıllarında, genelde aile desteği ile geçim sağlandığı için projeye karşılıksız yoğun mesai ayrılabilir. Fakat, mezuniyet sonrasındaki önceliklerin ve hedeflerin de başlangıç aşamasında iyi belirlenmesi gerekir. Aksi takdirde, mezuniyet sonrası maddi öncelikleri ve ihtiyaçları değişen diğer ortaklar, farklı bir işte çalışmak isteyebilir ve girişimci tek başına kalabilir.
Girişimcinin sermayeye ihtiyacı vardır. Bazen bunu karşılamayı öneren birileri olabilir. Projeye para desteği geldiğinde, girişimci projesinin çok başarılı olacağını düşündüğü için bunu hemen kabul etmek isteyebilir. Oysa, bu oldukça dikkat ve özen isteyen bir konudur ve şu soruları sormayı gerektirir;
» Parayı veren kişinin beklentisi nedir?
» Neden destek oluyor, projeye ne gibi katkıları olacak?
» Para dışında, projeye müdahalelerde bulunacak mı?
Bunun gibi bir çok soruyu, girişimcinin öncelikle kendisine daha sonra parayı verecek kişiye, ‘usulüyle’ sorması gerekir. Bu soruların yanıtlarını aldıktan sonra, girişimci diğer alternatifleri de düsünmelidir. Bu parayı almak yerine banka kredisi çekmek daha karlı olabilir mi? Aileden ve yakın çevreden bu miktarda bir para toplamak daha iyi bir seçim olabilir mi?
Her ortağın görev ve yetki tanımı mutlaka belli olmalıdır. Sadece kimin hangi işi yapacağı değil, aynı zamanda yetkiler, sorumluluklar ve şirketin temsili gibi konuların çercevesi de ortaklığın başında çok iyi çizilmiş olmalıdır. Ancak, görev tanımı ne olursa olsun, her ortak kendi sorumluluğu dışındaki konularda da diğer ortaklara fikirleri ve bilgisiyle destek olmalıdır.
Ortaklar sorumluluk almaktan kaçmamalıdır. Ortaklar fikir ayrılığına düştüğünde dahi, şirketin geleceğine etkisi büyük olacak kararların birlikte alınması gerekir. Bu nedenle, ortakların önyargıdan uzak bir şekilde açık fikirlilikle birbirlerini dinlemesi ve şirket çıkarı neyi gerektiriyorsa o yönde ortak karar vermeleri gerekir.
Ortak olunacak kişi çok güvenilir biri olsa dahi mutlaka ve mutlaka sözleşme imzalanmalıdır. Atalarımızın dediği gibi “söz uçar yazı kalır”. Üzerinde konuşulan ve mutabık kalınan konular mutlaka bir sözleşme ile bağlayıcı hale getirilmelidir. İyi hazırlanmış bir sözleşme, ileride çıkabilecek sorunların da çözümünde önemli bir rol oynar. Ortaklar arasında çıkabilecek olası bir anlaşmazlıkta, önceden verilmis şahsi sözler yerine sözleşme de yeralan maddeler sorunların daha çabuk aşılmasını sağlar.
Ortaklar mutlaka periyodik olarak toplantılar yapmalıdır. Bu toplantılar sadece şirketin toplantı salonunda resmi formatta değil, şirket dışında rahat sohbet etme imkanı olan ortamlarda da olabilir. Bu toplantılarda ortaklar karşılıklı olarak tüm sorunlarını ve çekincelerini dile getirmeli ve beraber çözüm yolları aramalıdır. Ortakların bugün konuşmaktan kaçtığı ufak sorunlar, daha sonra şirket içinde çok büyük sorunlara yol açabilir.
İnsan faktörünün olduğu yerde hatalar kaçınılmazdır. Ortaklar birbirlerinin hatalarını konuşarak, yapıcı eleştiriler yoluyla düzeltmeye çalışmalıdır. Ancak bazen konuşulmasına rağmen düzelmeyecek noktalar da olabilir. Eğer bunlar şirketi etkilemeyecek ufak şeylerse, ortaklar birbirlerine karşı esnek davranmalıdır.
Ortakların birbileri için yaptığı yapıcı eleştirilerin yanısıra, rakiplerin ve diğer şahısların şirket hakkında veya ortaklardan biri hakkında yıkıcı eleştiriler yapabileceği de unutulmamalıdır. Dışarıdan gelecek yıkıcı eleştirilere karşı, ortakların birbirlerine destek olması gerekir. Bu nedenle, girişimci güven duymadığı biriyle ortaklık kurmamalıdır.
Bazen tüm iyi niyete rağmen ortaklığın sona ermesi kaçınılmaz olabilir. İş bu noktaya geldiğinde mümkün olan en kısa zamanda, en az zararla ortaklık sona ermelidir. Ortaklıktan ayrılırken köprüleri atmamak gerekir. Mümkün olduğunca arkadaşlığın veya dostluğun devam edebileceği şekilde ayrılmak için uğraşılmalıdır. Bu şekilde ayrılmak hem tüm ortaklar için en iyisi olacak, hem de dışarıya karşı tüm taraflar için iyi bir izlenim bırakacaktır.
Son olarak yakınlarımdan birisi yeni bir ortaklık yapmaya karar verince, ona bazı sorular hazırladım ve birlikte kısa cevaplar oluşturmaya çalıştık. Bu cevaplar ışığında ortağı ile bir “Ortaklık Anlaşması” imzaladılar. Hazırlamış olduğum soruları cevaplarken zorlandıkları noktalar oldu veya daha önce hiç üzerinde düşünmedikleri konular ortaya çıktı.
Ortaklık konusunda verdiğim danışmanlıklarda genellikle benzeri sorular ve sorunlar görüyorum. Ortaklık esnasında belirli ayrıntıları kendi aranızda belirledikten sonra anlaşmazlığınız olan konular için tarafsız ve konulara hakim birinden yardım almanız faydalı olacaktır. Son olarak aranızda yapacağınız sözleşme için iki tarafında kendi avukatlarından fikir alarak sözleşmeyi son haline getirmeleri faydalı olacaktır.
Bu tarz soru cevaplar hazırlayarak bir ortaklığa başlamanın faydalı olacağını düşünüyorum. Bu nedenle bu soruları paylaşmaya karar verdim. Mutlaka daha fazla soru ve cevap olacaktır. Bunları yorum olarak paylaşırsanız eklemeye çalışacağım.
Ortaklıktan ayrılmanız gerekirse nasıl bir yol izleyeceksiniz?
En zor soruyu sona sakladık. Bu soruyu henüz ortaklık kurmadığınız bir kişiyle konuşmanız, hatta tartışmanız gerekiyor. Çünkü en büyük sorunlar bu noktada yaşanıyor. Burada net bir şeyler belirleyemiyorsanız, başlangıçta ayrılmak her iki taraf içinde sağlıklı olacaktırBu noktada benim yakınlarımın bulduğu formül, ufak çapta girişimler için uygun olabilir. Şu şekilde;
Şirket değeri ortak bir şekilde belirlenir. İstenilmesi durumunda değerleme için dışarıdan destek alınabilir. Bu değer üzerinden ortaklar anlaşıncaya kadar değer düşürülür. Şayet iki tarafta karşı tarafın hissesini belirlenen fiyattan alamıyorsa/almıyorsa hisse satışa çıkarılır. Her iki tarafında onayladığı bir ortak bulunduğu zaman hisse devredilir. Bulunamadığı takdirde her ay satış rakamı %10 düşürülerek tekrar satışa çıkarılır.
Her ortaklığın hem avantajları, hem de dezavantajları vardır. Ortaklığa başlamadan önce bunları iyi değerlendirip öyle başlamalısınız. Ortaklığa başlamak kolay, bırakmak ise oldukça zorlu bir süreçtir. Bu soruları örnek olması amacı ile yazıyorum, sizin aklınıza çok daha farklı sorular takılabilir
İnsanlar genelde bir işe nasıl başlayacaklarını planlar ancak o işi nasıl sonlandıracaklarını planlamazlar. Başlangıçta amaç tabiki uzun soluklu bir şirket kurmaktır. Ancak zamanla şartlar değişir ve ortaklar o işten artık hoşlanmayabilirler. Yada doğal hakları olarak başka ortaklıklar kurmak isteyebilirler.
Ortak çıktı ve %50 hissesini diğer ortağının hiç sevmediği bir insana devretti? Düşünebiliyor musunuz problemin büyüklüğünü? Hemen en baştaki esası baz alıyoruz. İlk 3 yıl şirketin var oluş mücadelesi verdiği zamandır ve herşey şirket lehine ortak aleyhine yorulur. İlk 3 yıl ortak ayrılmak isterse hissesini mevcut ortağa bırakıp çıkar. Karşılığında da hiçbir şey talep etmemeli. Verdiği emek, koyduğu sermaye şirketi yüzüstü bırakmasının diyeti olarak şirkette kalır. Hissesini satarsa mevcut ortağı sıkıntıya sokacaktır. Karşılığında para talep ederse şirketin finansallarını bozacaktır. Şirket kurmak basit bir hadise değildir. 3 yıl gibi kısa bir süre sabredemeyen, o işe emek veremeyen bir kişinin hakkı olmamalı. Devam edecek ortağı mağdur durumda bırakıyor. Burda şu kaydı düşmek istiyorum. Ayrılan kişinin insani ve mücbir sebepleri olabilir. Bu durumda hissesini yine mevcut ortağa bırakır, sermayesi ve emeklerinin karşılığı olarak bir miktar tayin edilir. Bu miktarın ödeme planını tamamen kalan ortak yapmak üzere ödemesi zamana yayılarak yapılabilir.
Ortaklardan biri 3-5 yıllarında ayrılmak isterse hissesini diğer ortağa bedeli karşılığında veya diğer ortağın onay vereceği herhangi bir alıcıya satabilir olmalıdır. Bu durumda yine ödeme takvimi için geride kalacak ortağın veya şirketin finansalları gözönünde tutulur.
5. yıldan sonra ise şirketin artık kurumsallaşmasını tamamladığı varsayılır. Bu nedenle ortakların bireysel hakları ön plana çıkar. Zaten bu kadar süre ortaklık yapmış olmakla artık ortaklık hakları gerçekten hakedilmiş olur. Bu nedenle beşinci yıldan itibaren ortak hissesini istediği kişiye artık satabilir. Kimsenin kaderi bir şirkete bağlanamaz, şirketin kaderi de birisine bağlanamaz. 5 yıldır şirket kurumsallaşamamışsa bu zaten bir sorundur. O şirkete daha fazla emek harcamaya değmez demektir.
Şirketten ayrılan ortağın yapacağı işlere de sınırlamalar getirilebilir. Burada iki kural koyulabilir:
Bu ikisini birlikte VE bağlacıyla dikkate almak gerekir. Şirketi 4 yaşında iken ayrılan bir ortak ilk madde gereği 1 yıl, ikinci madde gereği ise 2 yıl beklemeli. Netice olarak uzun olan esas alınarak 2 yıl bekler. Şirketi 6 yaşında iken ayrılırsa ortak ilk madde gereği beklemesine gerek bir durum olmayacak, ikinci madde gereği 2 yıl beklemeli. Birinci maddenin amacı mevcut şirkete ayrılan ortağın başka bir şirketle vereceği muhtemel zararı engellemek, ikincinin amacı ise ayrılan ortağın ayrıldığı şirketteki sırları bilmesinin vereceği zararı engellemektir. Şirkete, ortağın ayrılmasına uyum sağlaması için 1-2 yıl süre verilmeli. Bu süreleri daha uzun tutmak ise insan hakkına uygun gelmez. Çünkü ayrılan kişinin de hak ve hürriyetleri var. Adam bir şirket kurdu diye bütün hak ve hürriyetlerini elinden almak mantıklı olmaz. Bu durumda şirketlerden çıkış yapmak zorlaşır ve yeni şirketler kurulmasının önüne engeller konur.
Kanunen ortağın ilk beş yıl hissesini satmasına engel bir durum yoktur. Biz zaten burada kanunlardan değil, iki ortak arasında yapılacak gayri resmi mukaveleden bahsediyoruz. Burada söylenenlerin bir kısmı şirket ana sözleşmesine yazılarak hukuki boyut da kazandırılabilir.
İleride sıkıntı olacak noktalardan birisi de kar dağıtımıdır. Ortaklardan bir kısmı kar dağıtımı yapılmasını isterken bir kısmı istemeyebilir. Bu sıkıntılara girmemek için kar dağıtımının nasıl, ne zaman ve hangi şartlarla yapılacağı önceden belirlenmelidir. Böylece nasıl davranılacağı önceden bilinir, herkes kendini buna göre ayarlanır.
Kar dağıtımı önereceğim model şudur:
Öncelikle aşağıdakiler ayrılır:
Bunlar ayrıldıktan sonra para kalıyorsa kar dağıtımı her durumda yapılır. Bunun dışındaki istisnai kararlar için oy birliği şartı aranır. Yani kar var ve kar dağıtımı yapılmak istenmiyorsa bunun için bütün ortakların rızası alınmalı. Yada kar yok ama kar dağıtımı yapılmak isteniyorsa yine bütün ortakların oluru alınmalı.
Kar dağıtımı yapılmaması şirket ortaklarından özellikle küçük ortakların motivasyonunu bozar. Büyük ortaklar genelde kendini şirketin sahibi gördüğünden parayı şirkette tutma eğilimindedir. Oysa ticaret para kazanmak için yapılır. Ortakların en doğal hakkı kar payı almaktır. Bunun önüne engel çıkartılmamalıdır. Diğer yandan şirketin ihtiyat akçeleri saklanmalıdır. Şirketin finansal yapısına zarar verecek şekilde kar dağıtımına müsaade edilmemelidir.
Bu model şirketin ilk 5 yılı için önerilmiştir. Şirketin sermaye yapısı daha kurulurken güçlü ise veya şirket 6.yılına ulaştı ve sermayesini güçlendirmiş ise kanunlarda öngörüldüğü veya ticaret hayatında teamül olmuş şekilde her yıl düzenli kar dağıtımı yapabilir. Parası olana sözümüz yok.
Herşey bir kağıda yazılı olsa da şirket kurulurken ortaklar arasında yapılan resmi veya gayri resmi mukaveleye imza atmak için iki şahit bulundurulması önemlidir. Bu iki şahit aynı zamanda yönetim kurulunda yer alabilecek yeteneklere sahip olmalıdır. İşte bu iki şahidi şirketin yönetim kuruluna dahil etmek, ileride çıkacak potansiyel tartışma konularını çözmek için de yardımcı olacaktır. Ortakların karşı karşıya geldiği bir durumda bu iki kişi hakem tayin edilebilir. Bu kişilerin sahip olması gereken özellikler: